Akdeniz'de Yurttaşlık Dalgası

Avrupa Parlamentosu Başkanı ve Akdeniz Birliği Parlamenterler Asamblesi Başkanı Martin Schulz ile Anna Lindh Kültürler arası Diyalog için Euro-Akdeniz Vakfı Başkanı André Azoulay tarafından kaleme alınan bu makale 3 Nisan 2013 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmıştır.
Akdeniz, yenilenme ile kriz arasında bocalıyor. Yeni siyasi, sosyal ve kültürel gerçekliklerin doğum sancılarına tanık oluyoruz. Kuzeyden güneye her yerde hissedilir bir beklenti ve belirsizlik duygusu sürüyor ve izlenecek yol da net değil.
Avrupa'daki borç krizi bir yandan insanları, siyaseti ve kurumları sarsarken diğer yandan da özellikle gençleri etkisi altına alan, artan bir işsizliğe yol açtı. Giderek artan yetersizlik duygusu; siyasete güvensizlik, farklı inanç ve etnisitelerden gelen insanlara karşı hoşgörüsüzlüğün ulaştığı endişe verici boyutlar ise krizin siyasi faturasını ortaya koyuyor.
Akdeniz'in güney ve doğu kıyıları boyunca eski otoriter rejimlerin devrilmesi, rakip oyuncuların kapsayıcı bir siyasi dönüşüm yaratmak üzere mücadele ettikleri zorlu bir alan oluştururken, 80,000 kişinin öldüğü Suriye trajedisi ise İsrail-Filistin arasında süregelen dayanılmaz açmazı gölgede bırakmakta.
Ortak alanımız ve ortak değerlerimiz etrafında inşa edilmiş yeni bir Akdeniz hareketine ciddi gereksinim var. Fırsatlar da siyasi ve ekonomik gerekçeler de ortada. Peki ya siyasi irade?
Anna Lindh Akdeniz Forumu, Akdeniz Birliği'ne (UfM) üye 42 ülkeden 1000'i aşkın sivil toplum örgütü ve kurumun katılımıyla 4-7 Nisan’da 2013 Avrupa Kültür Başkenti Marsilya'da düzenleniyor.
6-7 Nisan günlerinde Forum'da edinilen bulgular ışığında, yine Marsilya'da, Akdeniz Birliği Parlamento Başkanları'nın ilk zirve toplantısı gerçekleştirilecek. Bu toplantıya 40'tan fazla AB ve Akdeniz ülkesi parlamento başkanı katılacak. 2008'de düzenlenen Paris Zirvesi'nin ardından düzenlenen bu toplantı ilk üst düzey siyasi toplantı olması hasebiyle büyük bir önem taşımaktadır.
Amaç çok net: Euro-Akdeniz işbirliğinin 'para, hareketlilik ve piyasalar'dan ibaret üç ilke üzerine inşa edildiği kadar siyasi diyalogun da üç ilke üzerine kurulması gerekmektedir. Bu üç ilke de 'halk, parlamentolar ve katılım'dır. Euro-Med diyalogunun başarılı bir şekilde yeniden başlatılması, Akdeniz bölgesindeki vatandaşların ve sivil toplumun harekete geçirilmesine odaklanmalıdır.
Kültürlerarası eğilimler üzerine yapılan son Anna Lindh Vakfı /Gallup araştırması, bu denizi paylaşan halkların komşu ülkelerde süregelen siyaset, ekonomi ve kültür olaylarına ilgilerinin her geçen gün daha da arttığını göstermiştir. Kuzey Afrika'daki ayaklanmaların ardından yapılan ilk Euro-Med anketi niteliğini taşıyan bu araştırma, Akdeniz'in iki yakasındaki insanların Arap Uyanışı'nın Euro-Med ilişkileri üzerinde genel itibariyle olumlu bir etki yaratacağını düşündüğünü de göstermektedir.
Ancak anketlerin ötesinde, Akdeniz'in iki yakasının kitlesel olarak harekete geçmesi, yurttaşların ülke yönetiminde bir kenarda bırakılmayı kabul etmeyeceklerini göstermektedir. Kuzey Afrika'daki kemikleşmiş rejimlerin yıkılması, dış dünyanın Arap toplumlarına karşı sahip olduğu varsayımları da çürütmüştür.
Ortada paylaşılan değerler olduğu gibi zorluklar da var ve bunların da tespit edilmesi gerekiyor. Hepimizi etkileyen ekonomik istikrarsızlık, sosyal eşitsizlik, genç işsizliği ve çevrenin giderek bozulması gibi ortak sorunlar birlikte ele alınmalıdır. Kırılmış toplumları yeniden inşa etme ve yeni demokrasiler yaratma çabalarında gideceğimiz yön, bu hususlara ve ortak somut projelere odaklanmalıdır.
Bölgede yaşanan ve toplumları sarsan bu olaylardan çıkartılacak net bir sonuç var ise o da şudur: hükümet yapıları ve diğer geleneksel toplumsal otorite kaynakları yeniden yurttaşlarla birlikte, yurttaşlar için çalışır hale getirilmelidir. Sahiplik duygusunun paylaşımına ve ortak çıkarlara dayanan gerçek bir ortaklık sağlanmalıdır. Yalnızca eski sistemi besleyen güç sistemleri [artık] çalışmayacaktır.
Ekonomik ve maddi kaynakların her zamandan daha kıt olduğu uluslararası bir ortamda kamunun seçilen öncelikleri güçlü bir şekilde sahiplenmesi gerekmektedir. Bölgenin muazzam bir gençlik enerjisi, dinamizm potansiyeli ve bunlara eşlik eden girişimci ve yenilikçi bir ruhu var. Bugüne dek Akdeniz halkları için bir birlik kurulmasını hedefleyen girişimleri engelleyen unsurları ele almalıyız. Tepeden inme çözümler işe yaramayacaktır. Akdeniz ortaklığı yurttaşlar tarafından, yurttaşlar için ele alınmalıdır.