Büyükelçi J-M Ripert 71. AB-Türkiye Karma Parlamento Komitesi Toplantısı

Ankara, 14 Şubat 2013
Sayın Karma Parlamento Komitesi eş başkanları,
Sayın Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci ,
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin değerli üyeleri,
Avrupa Parlamentosu’nun değerli üyeleri,
Değerli Büyükelçiler ve çalışma arkadaşlarım,
Hanımefendiler ve beyefendiler,
Komisyon Üyesi Füle’nin de bu toplantıya davet edilmesinden dolayı teşekkürlerimi sunarım ancak kendisi ne yazık ki bugün burada olamayacak. Yapıcı ve verimli bir toplantı temennilerini iletmemi istediler.
Türkiye ve Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler bir kez daha görüşmelerimizin merkezinde yer alacak ve bu bağlamda 2013’ün, bir yıl önce kimsenin tahmin bile edemeyeceği kadar iyi başladığını belirtmekten mutluluk duyuyorum.
Üye Devletler son yıllarda Türkiye’ye ilişkin en olumlu ve ileriye dönük Konsey Kararları üzerinde anlaşarak bu sürecin temelini Aralık ayında attılar.
Bu kararlarda Türkiye’nin AB için önemini net bir şekilde vurgulamış, daha önemlisi, katılım müzakerelerinin ilişkilerimizin gelişmesi için en iyi yol olduğunun altını açıklıkla çizmişlerdir.
Bu hafta başında Başbakan Erdoğan’ın Ankara’da AB Büyükelçilerine yönelik yaptığı konuşmasında da bu hususlar vurgulanmış, Başbakan Türkiye’nin AB hedefinden kesinlikle uzaklaşmadığını ve 2013’ün yeni bir güven yılı olacağını açık bir ifadeyle dile getirmiştir.
Burada izninizle geçen yıl uygulamaya koyduğumuz “AB-Türkiye ilişkileri için pozitif gündemin” sağladığı yararlara da değinmek isterim. AB ve Türkiye yapıcı ve pragmatik bir biçimde, ilerleme sağlanabilecek alanlar üzerinde çalışmıştır. Örneğin AB standartlarıyla uyum konusunda ilerleme kaydedilmiş ve bir takım müzakere başlıklarında kriterler yerine getirilmiştir.
Ancak 2012 Konsey Kararları ışığında umutlarımız pozitif gündemin kapsamını aşmıştır, 2013 yılında yeni müzakere başlıkları açabileceğimize inanıyoruz. Konsey kararlarında “AB’nin taahhütlerine ve koşulluluk ilkesine riayet eden güvenilir katılım müzakerelerinden” ve “katılım müzakerelerine yeni ivme kazandırılmasından” söz edilmiştir!
İyimser olmamızı sağlayan başka bir gelişme de vize ve göç konularındaki işbirliğimizdir. Komisyon Türk vatandaşlarının AB’ye vizesiz giriş yapabilmelerine imkan verecek bir yol haritası hazırlamıştır. Bu yol haritasında bir takım zorlu şartlar yer almaktadır. Ancak bir hususun altını çizmek isterim; bu yol haritasının tüm unsurları Türkiye ile yapılacak görüşmelere tabidir.
Komisyon Türkiye’den gelecek her türlü öneriye açık olacaktır. Bu yol haritasının hedeflerine başka yollarla ulaşılabilecekse onları da memnuniyetle dikkate alacağız. Söz konusu yol haritası çerçevesinde, Türkiye ile AB arasında geri kabul anlaşmasının da imzalanmasıyla, yakın bir zamanda Türkiye ile vize diyaloğunu başlatabileceğimize inanıyoruz.
Bütün bu gelişmeler Türkiye’nin katılım sürecini ve AB-Türkiye ilişkilerini yeniden yoluna sokmak için muazzam bir temel oluşturmaktadır. 2013’ü yeniden bir başarı öyküsüne dönüştürme fırsatını hep birlikte yakalayabiliriz!
Ancak bunun için bazı başlıklar üzerindeki dondurma kararının kaldırılmasından daha fazlasına ihtiyacımız vardır. Müzakerelerin ve ilişkilerimizin yeniden ivme kazanması ve ivmenin arttırılması gereklidir. Bu amaçla Türkiye de üzerine düşeni yapmalıdır: sosyal politika ve istihdam başlığının açılması için Uluslararası Çalışma Örgütü standartlarına tam uyumun sağlanması; kamu ihaleleri başlığının açılması için kamu ihale mevzuatının AB standartlarına uygun hale getirilmesi; rekabet başlığının açılması için Gümrük Birliği bünyesindeki rekabet kurallarına göre devlet yardımlarının tahsis edilmesinde daha sıkı bir disiplin uygulanması.
Öte yandan, Türkiye’nin, uygulamada temel hakların kullanılabilmesini olumsuz etkileyen bir takım ciddi meseleleri hızlı bir şekilde ele alması halinde şüphesiz önemli mesafe kat edilebilir. Basın özgürlüğünü de kapsayan ifade özgürlüğü, güvenlik ve özgürlük hakkı, adil yargılanma hakkı ve toplanma ve dernek kurma özgürlüğü alanlarında, başta Terörle Mücadele ve Türk Ceza Yasası olmak üzere, yasalarda yapılacak gerekli değişikliklerle ilerleme kaydedilebilir. Hepimizin zaten iyi bildiği bu meselelerin çözüme kavuşturulması için taslak bir 4. yargı reformu paketi hazırlanmıştır. Yapılması gereken tek şey paketin buraya Meclise getirilerek kabul edilmesidir. Bunun yakın zamanda gerçekleşeceğini ümit ediyoruz.
Bu alanda ilerleme kaydedilmesinin bugün burada yer alan bütün siyasi aktörlerin isteği olduğu kanısındayım. Burada, TBMM’de daha önce de çeşitli alanlarda ilerleme sağlanmasına zemin hazırlandığını gördük; Kamu Denetçiliği Kurumu’nun, Ulusal İnsan Hakları Kurumu’nun kurulması, geçen yıl kabul edilen üçüncü yargı reformu paketi ve mahkemelerde Türkçe dışındaki dillerde savunma yapılmasına imkan veren kanunun kısa süre önce kabul edilmesi bazı örneklerdir.
Bu bağlamda, Güneydoğu'daki çatışmalara son vermek amacıyla başlatılan cesur girişime tam destek verdiğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum. Bu önemli girişim teröre son verilmesi ve Kürt meselesinin de kapsamlı bir çözüme ulaştırılması açısından müthiş bir fırsat sunmaktadır. Mevcut sürece pek çok paydaşın destek veriyor olması, Türk halkının artık barış ve uzlaşma yolunda ilerleme iradesine sahip olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır. Emin olunuz ki, yardım programlarımız da dahil olmak üzere uzlaşma sürecine destek vermeye hazırız.
Sürecin başarıyla neticelenmesi sadece son otuz yıldır on binlerce kurbana yol açan çatışmaya son vermekle kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'de süregelen pek çok sorunu çözerek siyasi ve anayasal reformların güçlendirilmesi sürecinde önemli bir rol oynayacaktır.
Anayasanın yeniden yazılması konusunda söyleyebileceğim tek şey şu ana kadar izlenen katılımcı sürece verdiğimiz destektir. Ayrıca, yeni bir anayasanın mümkün olan en kapsamlı uzlaşıya dayanması ve genel olarak toplumun beklentilerini yansıtması gerektiğini hatırlatmak isterim.
Son olarak belirtmekle birlikte en az diğerleri kadar önem taşıyan diğer bir hususa değinmek istiyorum: Kıbrıs konusunda iki-toplumlu ve iki- bölgeli bir federasyon, ilgili BM Güvenlik Konseyi kararları ve Avrupa Birliği'nin kuruluş ilkeleri temelinde kalıcı ve kapsamlı bir çözüm hedefleyen BM süreciyle ilgili olarak 2013 gerçek bir ilerleme şansı sunmaktadır.
Ayrıca, Ortaklık Anlaşması'na Katma Protokolün de tüm AB Üye Devletlerine tam ve ayrım gözetmeyen bir şekilde uygulanmasına yönelik çabalar tekrar başlatılmalıdır. Bu durum katılım müzakerelerine de önemli bir ivme kazandırabilir.
Temel haklar ve özgürlükler Avrupa projesinin, dolayısıyla da tüm AB'ye katılım süreçlerinin tam kalbinde yer almaktadır. Aynı zamanda, Türkiye'nin son on yılın başında uygulamaya koyduğu reform çabalarının da tam merkezinde bulunmaktadır. O dönemde doğru çerçeveyi sunan AB, 2013'te de hem AB'nin hem de tüm Türk vatandaşlarının iyiliği için aynı şekilde hareket etmeye devam edecek ve desteğinden hiçbir şey eksilmeyecektir.
Son olarak Suriye konusuna değinmek istiyorum. Bu konuda Türkiye ile dayanışma içerisinde olduğumuzu ve Türkiye'nin bu insanlık trajedisinin mağduru olan mültecileri kucaklama konusunda gösterdiği son derece etkileyici çabaları desteklediğimizi ifade etmek istiyorum. Ayrıca bu Meclisle AB Yüksek Temsilcisi ve Komisyon Başkan Yardımcısı Catherine Ashton'ın 12 Şubat'ta yayınladığı mesajı paylaşmak istiyorum. Ashton "11 Şubat'ta Hatay'da Türkiye-Suriye arasındaki Cilvegözü sınır kapısında 14 kişinin hayatını kaybetmesine ve düzinelerce insanın da yaralanmasına yol açan patlama sonrası en içten taziyelerini sundu. Bu eylemi şiddetle kınayarak her türlü terör eylemi ile mücadelelerinde Türk yetkililerinin yanında olduğunu belirtti."
Bugünkü tartışmaları dinlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum ve son derece verimli bir oturum olmasını diliyorum.
İlginiz için teşekkür ederim.