Genişlemeden Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Štefan Füle’nin Yaptığı Konuşma
Genişlemeden Sorumlu Avrupa Komisyonu Üyesi Štefan Füle’nin Hollandalı Parlamenter Emine Bozkurt tarafından Sayın Emine Erdoğan’ın katılımıyla 29 Nisan 2010 tarihinde Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen “Türkiye’de Kadın Hakları” konulu toplantıda yaptığı konuşma:
Sayın Emine Erdoğan, Sayın Bakan, Sayın Parlamenterler, Değerli Misafirler
Bugün, Türkiye için büyük öneme sahip ve birbiriyle ilintili iki konu olan Türk kadınının geleceği ve Türkiye’nin Avrupa Birliği yolculuğu hakkında konuşma yapmaktan büyük onur duyuyorum.
Modern bir toplumu, yani kadın ve erkeğin sosyal hayatta eşit paya sahip olduğu ve birbirine destek olduğu bir toplumu en güzel şekilde betimlediğine inandığım bir alıntıyla sözlerime başlamak istiyorum.
"Milletimiz güçlü bir millet olmaya kararlıdır. Bunun için bugün gereken en önemli şeylerden birisi kadınlarımızın her anlamda gelişmesini sağlamaktır. Bu nedenle erkeklerimiz gibi kadınlarımız da aydınlatılacak ve iyi eğitim görecektir.”
Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğu 1923 yılında yaptığı bir konuşmadan alınan bu sözler, siyasi haklar da dahil olmak üzere kadınlara erkeklerle aynı hakların tanınmasını sağlamıştır.
Atatürk, Türk kadınlarına eşit hak ve fırsatlar sunmak amacıyla birçok reform başlatmıştır. 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile çok eşlilik yasaklanmış, kadına boşanma, velayet ve miras konularında eşit haklar tanınmıştır. Okul çağından üniversiteye kadar eğitim sistemi genelinde karma sistem kabul edilmiştir.
Bugün AB’ye üye olan birçok ülkeden çok daha önce 1930 yılında yerel seçimlerde, 1934 yılında ise genel seçimlerde kadınlara oy kullanma hakkı verilmiştir.
Sonuç olarak aralarında köylü bir kadının da bulunduğu 18 kadın milli meclise seçilmiştir. Daha sonra Türkiye, bir kadının Yüksek Mahkeme’de hakim olarak görev aldığı ilk ülke olmuştur. Genç Türk ulusunun bu başarılarına hayran kalmamak mümkün değildir.
O tarihlerden bu yana Türkiye kadına toplumda hak ettiği yerini vermek için çalışmaya devam etmektedir. Örneğin geçen sene ilk kez mecliste bir Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu kurulmuştur. Birçok kamu çalışanına 16 haftalık ücretli doğum izni hakkı verilmiştir. Kamu ve sağlık personeli için farkındalık yaratma çalışmaları ve toplumsal cinsiyete duyarlılık eğitimleri düzenlenmiştir.
Sizi temin ederim ki bizim büyük takdirimizi kazanan bu çabalar Komisyon tarafından Türkiye’ye ilişkin değerlendirmelerde hak ettiği şekilde vurgulanmaktadır.
Öte yandan diğer birçok konuda olduğu gibi bu önemli konuda da rehavete kapılmaya yer yoktur.
Hepinizin bildiği gibi katılım sürecinin bir parçası olarak Türkiye’nin ulusal yasalarını Avrupa Birliği mevzuatıyla uyumlu hale getirmeye devam etmesi gerekecektir.
Avrupa Birliği’nin İşleyişine ilişkin Antlaşma’da çok açık bir şekilde ortaya konulduğu üzere kadın ve erkeğe eşit fırsatların tanınması Birliğin en temel amaçlarından birisidir. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin konular Birliğin tüm politikalarında dikkate alınmaktadır. Bu yaklaşım toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana plan ve politikalara yansıtılması olarak adlandırılmaktadır.
En önemlisi de kadın ve erkeğin geçimlerini sağlamak ve ekonomik açıdan bağımsız olabilmek için aynı fırsatlara sahip olmaları gerektiğidir. Çalışma piyasasında eşit haklar ve babalık izni konularında AB Direktiflerimiz, İstihdam konusunda ortak rehber ilkelerimiz bulunmaktadır. Bu da Üye Ülkelerin çalışma piyasasında eşitliğin arttırılması amacıyla politikalar oluşturduğu anlamına gelmektedir.
Lizbon Antlaşmasında 2000 yılında, %60 olarak belirlenen kadın istihdamı hedefine ulaşmaya çok az kalmıştır [Avrupa ortalaması şu anda %59.1’dir]. Ayrıca AB’nin 2020 yılı için ortaya koyduğu yeni ekonomi stratejisi çerçevesinde AB’nin kadın ve erkekler için 2020 yılında %75’lik bir istihdam hızını yakalamak üzere yeni hedefler belirlemesi teklif edilmiştir.
Avrupa yasalarında da eşit işe eşit ücret ilkesi öngörülmektedir. Buna göre kadınların da aynı ya da eşit değerdeki iş karşılığı erkeklerle eşit ücret alması gerekmektedir. Ayrıca çalışma piyasasında pozitif ayırımcılığa da izin verilmektedir. Başka bir deyişle bir işveren, işyerinde azınlık olmaları halinde kadınların lehine, örneğin terfi etmeleri ya da eğitim alabilmelerini kolaylaştırmak gibi özel önlemler alabilir.
Avrupa eğitim alanında da önemli mesafeler kaydetmektedir. Geçen birkaç on yıllık süreçte AB’de kadınların eğitim alanında erkeklerle aralarındaki farkı kapattıklarını memnuniyetle söyleyebilirim. Hatta kadınlar üniversite mezunu sayısı bakımından erkekleri geride bıraktılar. Artık, erkeklere göre daha çok kadının üniversiteye giderek mezun olabildiği bir Avrupa’da yaşıyoruz!
Çok açık bir şekilde belirtmek isterim ki, başardıklarımızla henüz yetinmemeliyiz. Bunları yürekten inanarak söylüyorum, yani eve gittiğimde eşim ve kızımın benimle konuşmasını sağlamak için sarf edilmiş sözler değil…
Ayrımcılıkla mücadele konusu, Komisyon’un gündeminde öncelikli maddeler arasında yer almaktadır. Komisyon halen, bu konuda “yatay” bir direktifin benimsenmesi hazırlığı içindedir. Söz konusu direktif AB’nin ayrımcılıkla mücadele alanındaki mevcut kurallarının eğitim, sosyal koruma, mal ve hizmetler gibi yeni alanları da kapsamasını sağlayacaktır.
Ama asıl varmak istediğim nokta şu; Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olan yolculuğu esnasında milli mevzuatını AB ile uyumlu hale getirmesi gerekecektir.
Bu da ekonomiye katılım, siyasi alanda güçlenme ve eğitime erişim konularında Türkiye’deki kadın ve erkeklerin fırsat eşitliğine sahip olabilmesi için daha fazla çabaya ihtiyaç duyulduğu anlamına gelmektedir. Müsaadenizle, ilerleme kaydedilmesine ihtiyaç duyulan bazı alanları saymak istiyorum.
Kadının eğitime erişimi konusunda, özellikle hükümetin yürüttüğü “Haydi kızlar okula” kampanyasının da etkisiyle, son yıllarda kız ve erkek çocukların ilköğretimdeki okullaşma oranları arasındaki fark azaltıldı. Ancak, söz konusu iyi uygulamalar kız çocuklarının ileri yaşlarda da okula gitmelerini temin edecek ve okulu terk nedenlerini ele alacak şekilde sürdürülmeli ve daha da geliştirilmelidir.
Kadının istihdama erişimi konusunda, özellikle kırsal kesimde, kadının işgücüne katılımını arttırmaya yönelik adımlar konusunda Türkiye’yi teşvik etmek isteriz. Kadının işgücüne katılımı açısından Türkiye OECD ülkeleri arasında son sırada yer almaktadır. Ayrıca, araştırmalar çok sayıda kadının kayıt dışı sektörde istihdam edilmesinden dolayı kadının iş piyasasındaki kırılgan konumunun altını çizmektedir. AB’de olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar yaptıkları eşdeğer işler için erkeklerden daha az kazanmaktadırlar.
Kadının siyasette temsili konusunda ise, 2009’da gerçekleştirilen son yerel seçimlerde de ortaya konulduğu üzere Türkiye kadınların siyasette ulusal ve bölgesel düzeyde temsilini teşvik etmelidir. Tüm siyasi partilerin uygun pozisyonlara yeterli sayıda kadın aday göstermesi gerekmektedir.
Kadına yönelik aile içi şiddet konusunda, Türkiye’nin namus cinayetlerini ve aile içi şiddeti önlemek amacıyla gösterdiği çabaları memnuniyetle karşılıyoruz. Türk mahkemelerinin bu tür suç işleyenlere müebbet hapis dahil olmak üzere ağır hapis cezası vermeye başlamış olması olumlu bir adımdır. Ancak, Türk Hükümeti’nin kadınları hakları konusunda tam olarak bilinçlendirerek ve aile içi şiddet mağduru kadınlara yönelik sığınma evlerinin sayısını arttırarak bu çabaları daha da derinleştirmesi gerekmektedir.
Bu amaçla, yargı sistemi, kolluk kuvvetleri ve kamu idarelerinin de aile içi şiddet vakaları konusunda duyarlılıkları arttırılmalıdır.
Komisyon bu alandaki mali desteğini sürdürmeye hazırdır. Fırsat eşitliğinin arttırılması, toplumsal cinsiyetin ana plan ve politikalara yansıtılması yaklaşımının yanı sıra katılım-öncesi mali yardım programımızda da yer alan hususlardan birisidir.
Avrupa Birliği’nin Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını desteklemek üzere sağladığı yardım hâlihazırda 80 milyon €’yu aşmıştır.
Bu destek sayesinde kadına yönelik şiddetle mücadeleden kadın girişimciliğinin ve aktif iş piyasası tedbirlerinin desteklenmesine, ve aile içi şiddete maruz kalan kadınlar için sığınma evlerinin kurulmasına kadar bir çok faydalı proje uygulanabilmiştir.
Gelecekte uygulanacak projeler arasında Türkiye’nin en az gelişmiş bölgelerinde kadının ve kadın STKlarının güçlendirilmesi, kadın istihdamının arttırılması ve kız çocuklarının orta öğretime kayıt oranlarının yükseltilmesi gibi konular yer alacaktır.
Bu çabaların hepsi ortak amacımıza hizmet etmektedir: o da, Türk vatandaşlarının haklarının ve yaşam standartlarının geliştirilmesi, böylece Türkiye’nin AB’ye katılıma hazırlanmasıdır.
Ne Türkiye’de ne de başka bir yerde, her şeyin bir gecede değiştirilemeyeceğinin farkındayız. Aynı zamanda, kadın hakları konusunda Türk toplumunda var olan hassasiyetlerin de bilincindeyiz.
Bu çerçevede, farklı yaşam tarzları ve inançların barışçıl bir ortamda bir arada yaşamasını sağlayacak doğru dengeyi tesis etmek her şeyden önce Türkiye’nin görevidir.
Önümüzde halen kat edilmesi gereken uzun bir yol bulunmaktadır. Ancak, Sayın Emine Erdoğan, sizin bugün buradaki mevcudiyetiniz Türk toplumunun her kesiminde eşit hak tesis etme konusundaki kararlılığı ortaya koymaktadır. Zamanınızı bu konuya adadığınız için teşekkür ederim.
Ben bu yolculukta size katılmaya ve elimden gelen yardımı sağlamaya hazırım.