"KİTLESEL MEDYA VE YARGI ARASINDAKİ İLİŞKİLERİN GELİŞTİRİLMESİ” Projesinin Açılış Töreni Ankara – 25 Eylül 2013

 

 

Büyükelçi Jean-Maurice Ripert

Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı

 

 

 Sayın Bakan,

Saygıdeğer hâkim ve savcılar,

Sayın Büyükelçi,

Ekselansları,

Basın ve medyanın değerli temsilcileri,

Sayın Proje Ortakları,

Hanımefendiler ve Beyefendiler,

  • AB destekli “medya ve yargı arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi” projesinin açılışında bulunmaktan onur duyuyorum. Bu proje, AB’nin Türkiye’deki yargı reformuna uzun süredir verdiği ve son 10 yıl içerisinde yaklaşık 128 milyon avroya ulaşan desteğin yeni bir örneğidir.
  • Bu projenin farklılığı sadece yargıyı değil aynı zamanda onun medya –ve medya aracılığıyla da halk- ile olan ilişkilerini ele almasından kaynaklanmaktadır.
  • Komisyon Üyesi Füle tarafından Haziran ayında Brüksel’de gerçekleştirilen “Speak-Up 2” konferansında dile getirildiği üzere, “Konuşma özgürlüğü demokrasinin temel bir unsurudur. Eğer herhangi bir ülkede demokrasinin durumunu öğrenmek istiyorsanız, medya özgürlüğüne bakın, o size iyi bir fotoğraf sunacaktır.”
  • Bu konferans sırasında Komisyon Üyesi Füle basın ve ifade özgürlüğünü genişletmek üzere hazırlanan mevzuat değişiklikleri nedeniyle Türkiye’yi övmüştür. Ancak, aynı zamanda “değiştirilen kanunları uygulayanların –hâkim ve savcıların- bu mevzuatı devleti ve onun görevlilerini korumaktan ziyade bireylerin kendilerini özgürce ifade etme konusundaki temel haklarını koruyacak biçimde uygulamalarının yollarını bulmak için birlikte çalışma gereksinimini” de vurgulamıştır. 
  • AB, Avrupa Birliğine katılmak isteyen tüm adayların karşılaması gereken Kopenhag siyasi kriterlerinin bir parçası olan medya özgürlüğünü, Türkiye’de her yönüyle ve büyük bir dikkatle izlemektedir. Bu çerçevede, müzakere süreci ile Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğünün tam olarak uygulanmasının bir elmanın iki yarısı gibi olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum.
  • Geçtiğimiz aylarda Türkiye’de, sıradan vatandaşların, geleneksel medyanın kamuoyunun doğal olarak ilgisini çeken önemli bir konuda beklentilerini karşılamadığını ileri sürerek, demokratik bir tartışmayı özellikle sosyal medya aracılığıyla sahiplendiklerine tanık olduk.
  • Bunun aynı zamanda mevcut hükümetin on yıl boyunca gerçekleştirmiş olduğu kapsamlı demokratik reformların doğal bir sonucu olduğu da ortadır.
  • Bugün başlattığımız bu işbirliği, bazı temel hakların uygulanmasına hizmet etmektedir. Medya, bilgiye erişebilmeli; kendini özgürce ifade edebilmeli; kamuoyunu yargıyla ilgili genel konularda olduğu gibi davalar ve duruşmalar konusunda bilgilendirebilmelidir.
  • Bunu yaparken medyanın etik davranması, masumiyet karinesine, adil yargılanma hakkına ve ilgili kişilerin özel hayatına saygı göstermesi önem taşımaktadır.
  • Medyanın yargı dünyasıyla olan ilişkileri işte bu nedenle büyük bir önem taşımaktadır. Medyada sunulan kaliteli bilgiler, hem yurttaşların hem de yargının yararınadır. Yargı sürecinin aleniyeti ve haberleştirilmesi adiliyete katkıda bulunur. Kamunun yargı süreçleri ve verilen cezalar konusunda bilgilendirilmesi, muhtemel suçların önüne geçilmesini de sağlar.
  • Aleniyet aynı zamanda, hâkimler ve yargı süreçlerinde yer alan diğer aktörlerin ve bir bütün olarak sistemin hesap verirliği anlamına da gelmektedir. Özgür, güçlü habercilik, mantıklı eleştiri ve tartışmalar, hukukun üstünlüğünün ve genel anlamıyla adalet siteminin halk tarafından daha iyi kavranmasına da hizmet eder. Yargı alanında yapılan reformlardan kaçı basın tarafından bilgilendirilmiş kamuoyunun sesini yükseltmesi sonucunda gerçekleştirilmiştir? Bu soruya cevaben sadece Avrupa’dan çok ünlü üç örneği saymak yeterli olur sanırım: Fransa’da Dreyfus davası; İngiltere’de Guildford Four ve İtalya’da Temiz Eller.
  • Daha genel anlamıyla kamunun yargı kalitesi anlayışı, basında çıkan haberlerden daha çok etkilenir hale gelmiştir. 24 saat yayın yapan haber kanallarının kurulması; online ve sosyal medya da bu eğilime katkıda bulunmaktadır. Yargı süreçlerinin gerektirdiği saygının gösterilmesi koşuluyla, normal bir hâl alan bu tür kamu gözetiminin sağlıklı olduğu da kabul edilmelidir.
  • Son dönemde Türk mahkemeleri de basınla birlikte çalışma ve bu konuları ele alma konusunda deneyim kazanmaya başlamıştır.
  • AB'ye Üye Devletler'deki tüm Yargı Konseylerini bir araya getiren ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Konseyi'nin de gözlemci olarak yer aldığı Avrupa Yargı Konseyleri Ağı'nın kısa süre önce yürüttüğü medya ile ilişkilerde en iyi uygulamalara ilişkin bir projeye değinmek isterim.
  • Projenin başlıca önerilerinden birisi, tüm adliyelerde, hem yargı sistemine ilişkin gerekli bilgiye hem de iletişim becerilerine sahip kimselerden oluşacak, basın sözcülüğü sisteminin kurulmasıydı. İkinci önemli öneri ise Yargı ile ilişkilere dair bir basın rehberi oluşturulmasıydı.
  • Bugün açılışını yapmakta olduğumuz eşleştirme projesi bu konuyla yakından alakalıdır. Adliyelerde basın sözcülüğü sistemine yardımcı olmak üzere bu amaçla (i) Türkiye'de 35 sözcünün görevlendirmesi için yürütülen hazırlıklarından ve (ii) önceki AB işbirliği çalışmalarından yararlanılacaktır. 
  • Ortak çalışmamız, Türkiye'deki mahkemelerin, AB'ye üye devletlerdeki, halkın yargı kararları hakkında bilgilendirilmesi ve bu kararlara güven duymasının sağlanması amacıyla medyadan yararlanma deneyiminden faydalanmalarını sağlayacaktır. Bu çalışma, medya mensuplarının bir etik yasası hazırlamalarını da kapsayacak ve medya muhabirlerine AİHM içtihadı dahil olmak üzere hukuki konularda eğitim alma imkanı da sağlanacaktır.      
  • Bu projeyle AB'ye Üye Devletler'deki en iyi uygulamalara ilişkin karşılaştırmalı bir analiz yürütülecektir. 5 pilot mahkemede (Ankara, Istanbul, Izmir, Diyarbakir ve Adana) basın büroları kurulacak; Adalet Bakanlığı bünyesindeki Basın Müşavirliği yeniden yapılandırılacaktır. Son olarak, yaklaşık 200 hakim ve savcı potansiyel sözcüler olarak eğitilecektir. 
  • Alman ve Hollandalı uzmanlar projeye destek verecektir. Tarafların birlikte çalışmaları ve deneyimlerini paylaşmalarıyla ortaya mükemmel bir işbirliği çıkacağına inanıyoruz. Almanya ve Hollanda'ya katkılarında ötürü teşekkür etmek isterim. 
  • Sözlerime son verirken bu alanda AB'nin Türkiye'ye desteğinin devam edeceğini duyurmaktan memnuniyet duyarım; AİHM ve AİHM içtihadının daha iyi uygulanması amacıyla 2.8 milyon Avro bütçeli bir diğer proje de yakında hayata geçirilecektir. 
  • Hepinize başarılar dilerim. Teşekkürler.