Kriz Karşısında Genişlemenin Geleceği

 

 

Avrupa Komisyonu

 

 

Štefan Füle

Avrupa Komisyonu'nun Genişleme ve Komşuluk Politikasından sorumlu Üyesi

Konferans "Selanik'ten 10 yıl sonra: AB perspektifinin ve Batı Balkanlar'daki zorlukların bir değerlendirmesi"/ Dablin, İrlanda

24 Mayıs 2013

Sayın Bakanlar, Genel Müdür, saygıdeğer konuklar, hanımefendiler ve beyefendiler,

Öğleden sonra düzenlenen Batı Balkanlar'da genişlemenin geleceği konulu bu oturuma katılıyor olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.

Konferans programında, bu oturumun başlangıcı için genişleme politikasının geleceğine dair ciddi soruların yöneltildiğine dikkat ettim. Ben şimdi, bunlardan ikisine odaklanacağım:

  • Euro krizi ve neticesinde Avrupa Birliği açısından ortaya çıkan kurumsal değişiklik; ve
  • Bu ekonomik ve sosyal güçlükler karşısında Avrupa Birliğinin inanılırlığını nasıl koruyabileceği konusu…

İzninizle sözlerime bugünkü Avrupa Birliği ve mali krizle ilgili olarak üç hususu ifade ederek başlayayım: 

Öncelikle bugünkü Birlik, 2003 yılındaki Birlikten çok daha farklı olup değişimini sürdürmekte ve daha iyiye doğru değişmekte olan bir Birliktir. Mali krizin tetiklediği entegrason derinleşmesi, Üye Devletlerin büyük bir kısmının:

  • Merkezi bir Avrupa bankası gözetimi altında bir Avrupa bankacılık birliği;
  • Ulusal bütçe ve açıklar üzerinde daha sıkı kontrole sahip bir Avrupa mali birliği; ve
  • Ekonomik ve sosyal politikalar üzerinde daha fazla ortak karar alan bir Avrupa Birliği

oluşturmak yönünde çalıştıkları anlamına gelmektedir.

İkinci olarak krizin nedeni Euro değildir. Mali krizin başından beri en fazla darbeyi alan Avrupa ülkesi olan İzlanda (şu anda aday ülke olmasına rağmen) Avrupa Birliği'nin üyesi bile değil… Euro gücünü ve istikrarını korumuştur ve küresel olarak halâ referans bir para birimi olmaya devam etmektedir. 

Ekonomik kriz küresel bir gerçek; ancak Avrupa Birliği, sebep olmak bir yana bu krizin çözümünün bir parçası olduğunu kanıtlamıştır. Bankaların krizden çıkabilmeleri için onlara destek veren Avrupa Birliği'nin yapılarıdır. Ekonomik büyümeye yol açan inovasyon, altyapı ve rekabet edebilirlik gibi konularda Üye Devletlerimizin birlikte, büyük kararlar alabilmeleri sadece Avrupa Birliği yoluyla gerçekleşmektedir. 

Üçüncü olarak, entegrasyonun bu şekilde derinleşmesi sadece iç sorunlarımıza bir çözüm olmayıp aynı zamanda Avrupa'nın, boyutun önem kazandığı günümüz dünyasıyla --küreselleşen dünyayla-- olan bağlantısını da teminat altına almaktadır. İşte bu nedenle başından beri Avrupa Birliği'ne eşlik eden iki politikanın -- derinleşen entegrasyon ve genişleme-- etkileşimi, bu kadar büyük bir önem taşımaktadır. Çin ve Hindistan gibi yükselen güçler dünyamızda daha fazla rol üstlenmeye başlarken Avrupa Birliğinde bizler, yarım milyardan fazla insan birlikte, daha çok şey ifade ediyoruz. Küreselleşmenin, mali krizin ve iklim değişikliğinin getirdiği güçlüklere birlikte göğüs gerebiliriz. Tek başımıza etkimiz de daha az olacaktır.

Bu bağlamda, ekonomik kriterleri genişleme sürecinin başlarında ele almanın önemine de değinmek istiyorum. Avrupa Birliği'nde ekonomi yönetimi geniş kapsamlı değişikliklerden geçmektedir. Bu çerçevede, genişleme ülkelerinin de sürece dair mümkün olduğunca bilgilendirilmeleri, ilişkilendirilmeleri ve dahil edilmeleri gerekmektedir. Böylece, katılımdan önce sağlam bütçeler ve mali kurallar tesis etmeleri kolaylaştırılabilir. Bu sayede katılım ülkeleri sadece AB yükümlülüklerini tam olarak uygulamakla kalmazlar, aynı zamanda gelecekte karşılarına çıkacak güçlükleri de aşmaları sağlanmış olur. Ekonomilerimizin birbirlerine bağımlı oldukları göz önünde bulundurulduğunda, bundan bir bütün olarak Avrupa Birliği'nin tamamı faydalanacaktır.

Güvenilirlik konusuna gelecek olursak, genişleme sürecinin katı koşullara dayandığını hatırlatmakta fayda vardır. Genişleme, herhangi bir koşul olmaksızın yürütülebilecek bir süreç değildir. Genişleme hukukun üstünlüğünü merkezine alan itinayla tasarlanmış bir süreçtir. İleriye dönük atılan her adım, uygulamada kaydedilen ve tüm aktörlerin mutabık kaldığı gerçek ilerlemeye dayanmaktadır.

Yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik politikalarının müzakerelerinde benimsenen yeni yaklaşım buna tipik bir örnektir. Bu konuların müzakerelerin erken safhalarında çözümlenmesi, genişleme ülkelerine müzakereler tamamlanmadan önce gerekli mevzuatın ve kurumların oluşturulması ve sağlıklı bir uygulama süreci için azami zaman tanıyacaktır. Bu şekilde geri dönüşü olmayan köklü reformlar gerçekleştirilebilecek, istikrar artacak ve yasadışı göç ve kriminal unsurların sızma riski azaltılacaktır.  

İşimizi ne kadar ciddiye aldığımızı gösteren bir örnek vermek için müsaadenizle Karadağ'da 23. ve 24. fasıllarla ilgili gerçekleştirilen istişari heyet ziyaretinden bahsetmek istiyorum. Bu çerçevede, iltica, göç, sınır yönetimi, yargı reformu, temel haklar ve yolsuzlukla mücadele gibi konularda şu ana kadar neredeyse 100 toplantı gerçekleştirildi. Bu durum, genişleme sürecindeki ivmeyi koruyan yoğun çalışmaların ve kararlılığın somut ispatıdır.

Genişleme sürecine desteğin az olmasına karşın üye devletler genişleme sürecine yaklaşımlarında son derece güvenilir şekilde hareket etmektedir. Aday devletler de üyelik kriterlerini yerine getirme konusunda güvenilir şekilde hareket ederlerse Üye Devletler buna karşılık verir. Bazıları “genişleme yorgunluğundan” söz edebilirler ancak genişleme sürecine yaklaşımımızda bu durumun hiç bir etkisini göremezsiniz. Öte yandan;      

  • Hukukun üstünlüğüne öncelik vermeye devam ederek;
  • Demokrasiyi güvence altına alan kurumların istikrarını sağlamaya yönelik çabaları destekleyerek;  ve
  • Ekonomik kriterleri unutmayarak;

reform yorgunluğu konusunda bir şeyler yapmamız gerekmektedir.

Sözlerime son verirken, ekonomik krizin Batı Balkanlar üzerindeki etkisi ve ekonomik iyileşmenin sağlanabilmesi için neler yapılabileceğine dair birkaç hususa değinmek istiyorum. 

Bölge genelinde işsizlik oranı yüksektir ve artmaya devam etmektedir ve bu durumdan özellikle gençler etkilenmektedir. Sürdürülebilir bir büyüme seyrini yakalamak bölge ülkelerinin birçoğu için halen güçtür. Komisyon, iyileşme yönündeki çabalarında hükümetlere yardımcı olmaya kararlıdır.   

Daha somut biçimde ifade etmem gerekirse:

  • Komisyon Batı Balkanlar Yatırım Çerçevesi’ni, Uluslararası Finans Kurumlarıyla işbirliği için önemli bir platform olarak kullanmaya devam edecektir. Bu platform vasıtasıyla kredilerin, ulaştırma, enerji, iklim değişikliği, sosyal sektör ve KOBİ’ler gibi kilit alanlarda yatırımı desteklemelerini sağlayacağız.    
  • Bölgesel ekonomik işbirliği krizden çıkmanın en önemli aşamasını teşkil etmektedir. Orta Avrupa Serbest Ticaret Anlaşması’nın yararları ortadadır. Hâlihazırda zaten yüksek olan ticaret akışı hizmetlerin planlanan şekilde serbestleştirilmesi ve bölgenin altyapı ve lojistik yapısının geliştirilmesi suretiyle yabancı yatırımcılar için şartların iyileştirilmesi sonucunda daha da derinleştirilerek yaygınlaştırılabilir.  
  • Komisyon istihdam ve sosyal programlara ilişkin yeni bir diyalog başlatmıştır. Bu süreç, katılımcı ülkelerin öncelikli reformları Komisyon’la birlikte belirlemelerini, bunları uygulamalarını ve sonrasında da ilerlemeyi düzenli şekilde izlemelerini zorunlu kılacaktır. Böylece, zayıf sosyal durumun finanse edilebilmesi amacıyla daha fazla ulusal fon ve IPA fonları aracılığıyla söz konusu önceliklerin ele alınabilmesini umuyoruz.

 

Siyasi iradenin uygulanabilir çözümlere dönüşmesini sağlayacak doğru bir işbirliğiyle, bölgenin tamamı Avrupa Birliği’ne yakınlaşabilir ve aynı zamanda bu ülkeler Avrupa Birliği’ne katıldıklarında işbirliği ve etkileşim için sağlam bir temel yaratılmış olur. Bu ülkeler, bizim desteğimize güvenebilirler. 

Dinlediğiniz için teşekkür ederim.