Paris’teki COP21 İklim Değişikliği Konferansı öncesinde düzenlenen basın toplantısında İklim Eylem ve Enerjiden sorumu Komisyon Üyesi Miguel Arias Cañete tarafından yapılan konuşma
Avrupa Komisyonu –Konuşma - [Okunan metin geçerlidir]
Brüksel, 25 Kasım 2015
Tünaydın; hepinize geldiğiniz için teşekkür ederim,
Paris iklim konferansı için geri sayım başladı. İklim değişikliğiyle mücadele tarihinde yeni bir sayfa açma şansı duruyor karşımızda.
Bu çok önemli iklim zirvesine ev sahipliği yapan Fransa’ya AB’nin tam desteğini ifade ederek sözlerime başlamak isterim.
Umut ediyorum ki COP21’e dönük yoğun destek, kısa süre önce Paris’te meydana gelen dehşet verici olaylara rağmen devam eder ve başarıya ulaşma yönündeki kararlılığımız daha da güçlenir.
İklim değişikliğinin küresel ekonomiye ket vuran, mevcut istikrarsızlıkları daha da körükleyen ve en kırılgan durumdakileri orantısız bir şekilde vuran, çarpan etkili bir tehdit olduğunu hatırdan çıkarmamalıyız.
Paris konferansı küresel liderlere, dünyayı yeni bir doğrultuya çevirmeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.
Bizleri daha iyi, daha güvenli ve daha sürdürülebilir bir dünyaya doğru yönlendiriyor…
Bu itibarla ben de bugün üç önemli konuya odaklanmak istiyorum:
1. Paris Anlaşması ne kadar önemli?
2. Paris yolunda neredeyiz?
3. AB başarılı bir anlaşmada neler arıyor?
1. Paris konferansının dünya için taşıdığı anlam nedir?
Paris iklim konferansı ne kadar önemli?
Bu etkinlik bu yıl içinde düzenlenen en önemli etkinliklerden biri; belki de en önemlisidir. Paris’te küresel bir iklim anlaşmasına varılması, dünyaya çok önemli bir mesaj verecektir.
Dünyanın farklı bölgelerinde, farklı kentlerin ulusal güvenlik açısından benzeri görülmemiş tehditlere maruz kaldığı böylesi güç bir zamanda, bu yaşamsal anlaşmanın başarıyla neticelendirilmesi için gerekli güce ve kararlılığa sahibiz.
Bu konuda bizleri birleştiren unsurlar, bizleri ayrıştıranlardan çok daha fazladır.
Küresel salınımların dizginlenmesi için bu tarihi adımı atma şansını kaçırmamız gerekiyor.
Ekonomik bakış açısıyla Paris anlaşması, yenilenebilir enerji ve düşük karbon teknolojilerinin küresel ölçekte kullanımını hızlandıracaktır.
Bu konuda tereddüdünüz varsa, Uluslararası Enerji Ajansının tahminlerini örnek olarak alın: farklı ülkeler tarafından halihazırda ortaya konmuş katkıların uygulanması, önümüzdeki 15 yıl için yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği sahasında 13.5 trilyon dolarlık bir yatırım anlamına gelecektir.
Bir başka örnek daha verelim: sadece Çin ve Hindistan tarafından oryaya konan yeni hedeflerin uygulanması, yenilenebilir enerji üretiminin küresel ölçekte üç katına çıkması anlamına gelecektir.
2. Paris yolunda ne aşamadayız?
Herhangi bir anlaşmaya varmaktan daha önemlisi bizi olmamız gereken noktaya götürecek doğru anlaşmaya varabilmektir.
Önceliğimiz Bonn'daki son müzakere oturumundan çıkan taslak metni, amacımıza ve gelecek planlarımız uyan bir anlaşmaya ve kararlara dönüştürmektir.
Önümüzde halen yapılması gereken pek çok çalışma bulunmaktadır – mevcut metin çok fazla seçenek sunan fazlasıyla uzun ve karmaşık bir metindir. Dolayısıyla müzakerecilerin kilit hususlar üzerinde süratli, yapıcı ve esnek bir şekilde çalışmaları gerekmektedir.
Sizinle bugün çok açık konuşmak istiyorum: Paris'te bir anlaşmaya varacağız. Bu konuda hiç şüphem yok. Ancak netice itibariyle minimalistik bir anlaşmaya varma ihtimalinden endişe duyuyorum.
AB salt anlaşma yapmış olmak için değil, iyi ve iddialı bir anlaşmaya imza atmak istiyor.
Ancak AB bunu tek başına yapamaz. İşte bu sebepten dolayı bu yılın tamamını mevcut ittifakları güçlendirip yenilerini destekleyerek geçirdim.
Eylül ayında seyahat ettiğim Pasifik'ten bu ay başında ziyaret ettiğim Brezilya ve Latin Amerika'ya kadar. Akdeniz'deki komşularımızdan Afrika ve Orta Doğu'dakilerine kadar.
Tüm bunlara ilaveten G20 enerji ve iklim bakanlarının neredeyse hepsiyle görüştüm ve AB'yi Büyük Ekonomiler Forumu, Peterberg Diyaloğu, Paris'te bakanlar düzeyindeki gayri resmi istişareler ya da kısa süre önce gerçekleştirilen COP öncesi toplantı gibi yılın tüm önemli toplantılarında temsil ettim.
Net olan bir husus var, o da küresel ısınmayı 2 °C'lik bir artışla sınırlama hedefimizde bizi tekrar rayına oturtacak güçlü bir anlaşmaya ihtiyaç duyduğumuzdur.
Bu sera gazı azaltımı ve iklim değişikliğine uyumdan finansmana kadar, tüm alanlarda iddialı ve adil olmamız gerektiği anlamına gelmektedir.
Doğal olarak ülkeler arasında kapasite ve katılım kabiliyeti açısından farklılıklar bulunmaktadır. Ancak diğer büyük ekonomiler ve emisyon yayanların katılımı olmadan bir anlaşma yapamayız.
Niyet Edilen Ulusal Katkılar (INDC) oyunu değiştirecek ölçektedir ve izlenecek yeni istikamet konusunda da net kanıt oluşturmaktadır.
Kyoto Protokolü'nün 2020'ye kadar devam eden ikinci taahhüt döneminde küresel emisyonların yaklaşık olarak %12'sini temsil eden yalnızca 38 ülke bağlayıcı taahhütler altındadır.
Bugün ise küresel emisyonların %95'den fazlasını temsil eden 177 ülke Ulusal Katkı Niyetlerini masaya koymuştur. Petrol üreticilerinden küçük Pasifik Adalarına kadar HERKES katkıda bulunmaktadır.
Paris ruhu budur. Bu gerçek ilerlemedir.
Ancak Paris Anlaşmasının gerçeklere tekabül etmesi gerekmektedir. Açıkçası Ulusal Katkı Niyetleri henüz yeterli değildir.
3. Paris'te hangi sonuç başarı olarak addedilecektir?
Bu da beni üçüncü konuya getiriyor. Paris'te varılacak hangi sonuç bir başarı olarak addedilecektir?
Kesin olan bir husus var. İnandırıcı olmak için Paris Anlaşması'nda, hükümetlerin ısı artışını yüzyılın sonuna kadar 2 °C'lik sınır altında tutmak için emisyonları yeterince azaltma kararlılığı konusunda net bir sinyal vermeleri gerekmektedir.
Bu net sinyal üç husus gerektirmektedir:
1. Hedefimize ulaşma noktasında ne zaman ve nasıl daha iddialı olmamız gerektiğini bize söyleyecek olan uzun vadeli bir operasyonel hedefe yönelik küresel vizyon.
2. Ortak azmin yükseltilmesi için düzenli gözden geçirme. İlk aşamada sunulan katkıların yeterli olmayacağını bildiğimizden bu son derece önemlidir; ve
3. Tüm taraflar ve paydaşların söz verilenlerin yerine getirileceğine güvenmelerini sağlayacak güçlü şeffaf ve güvenilir bir sistem.
Bu unsurlar Paris'in başarıya ulaşmasını sağlayacaktır!
Ancak bunu Paris'te başarmanın kolay olmayacağını şimdiden söyleyebilirim.
Sıcaklık artışının 2 derecenin altında tutulması hedefi ya da düzenli gözden geçirmeler konusunda anlaşmaya varmak üzere zorlu müzakerelere sahne olan son G20 liderler zirvesine bakarak önümüzde daha yapacak çok iş olduğunu söyleyebilirim.
Emisyon azaltımlarının ötesinde anlaşma, başta en dezavantajlı konumdakiler olmak üzere, ülkelere iklim değişikliğinin neden olduğu etkilere uyum sağlamaları konusunda yardımcı olmalıdır.
AB en dezavantajlı konumdaki ülkelere destek vermeyi sürdürmeye hazırdır. Yalnız 2014 yılında, iklim değişikliğiyle mücadelede gelişmekte olan ülkelere yardım amaçlı 14.5 milyar Avro sağladık. 2014-2020 yılları arasında gelişmekte olan ülkelere destek amacıyla AB bütçesinden yılda ortalama 2 milyar Avro kamu hibesi olmak üzere en az 14 milyar Avro sağlanacaktır.
Bu tutar 2012-2013 yıllarındaki ortalama seviyenin iki katından fazladır.
AB, gelişmekte olan ülkelerdeki iklim eylemi için 2020 yılına kadar yılda 100 milyar Dolarlık destek payını sağlamaya devam edecektir.
Geçen yıl gelişmiş ülkeler 62 milyar Doları harekete geçirmiştir dolayısıyla güçlükler olsa da ortak hedefimizi gerçekleştirmek için doğru yoldayız.
Küresel düşük karbon geçişi için finansman kritik olacaktır.
Dünya genelinde iklim değişikliğine duyarlı kalkınmaya yatırımların arttırılması için kilit önem taşıyacak daha fazla özel finansmanın sağlanmasında kamu mali kurumlarının önemli rolü bulunmaktadır.
Şüphesiz harekete geçmesi gereken yalnızca hükümetler değildir.
Bu nedenle iş çevreleri, kentler ve diğer kuruluşların da düşük karbon dünyasına geçişte kritik öneme sahip olduklarını görüyoruz.
Peru ve Fransa COP Başkanlıklarının bir girişimi olan ve birçok paydaşın aksiyonunu bir araya getirmeyi amaçlayan Lima Paris Aksiyon Gündemini sabırsızlıkla bekliyorum.
Aksiyon Gündemi temaları etrafında düzenlenen etkinlikler programında yeni duyurular ve ilham verici bir takım girişimlere şahit olmayı bekleyebiliriz.
COP21 AB köşesinde bu günlük temaları yansıtan 100'ü aşkın etkinlik gerçekleştirilecektir.
Kapanış sözleri
Hanımefendiler ve beyefendiler,
Paris dünyanın kaçırmayı göze alamayacağı bir fırsat sunmaktadır.
Tüm dünyanın Paris'te iddialı bir küresel iklim anlaşması üzerinde mutabık kalması için tüm paydaşlar, politikacılar, inanç liderleri, iş dünyasının liderleri ve halkın yarattığı artan ivmeden yararlanmalıyız.
Bugün yayımlanan bir Eurobarometer anketine göre Avrupalıların %93'ü iklim değişikliğiyle mücadelenin ancak tüm ülkelerin birlikte hareket etmesiyle etkili olabileceği görüşündedir.
İklim konusunda öncü olmaktan gurur duyan AB Paris'te iddialı bir anlaşma yapmaya hazırdır.
Dinlediğiniz için teşekkür ederim.