Türkiye'nin Az Gelişmiş Bölgelerinde Kadınların ve Kadın STK'larının Güçlendirilmesi - Hibe Programı Açılış Töreni

 

 

Türkiye'nin Az Gelişmiş Bölgelerinde

Kadınların ve Kadın STK'larının Güçlendirilmesi - Hibe Programı Açılış Töreni


16 Mayıs 2012, Şanlıurfa

Kurumsal Yapılanma ve Sivil Toplum Bölüm Başkanı,

Birinci Müsteşar Erwan Marteil

tarafından yapılan konuşmanın ana hatları

 

 

 

• Bugün burada, GAP Bölge İdaresi tarafından düzenlenen hibe programı açılış töreninde, böylesi kararlı bir topluluğa hitap ediyor olmaktan büyük bir onur duyuyorum.

• Bu hibe programı aslında, "Türkiye'nin Az Gelişmiş Bölgelerinde Kadınların ve Kadın STK'larının Güçlendirilmesi" başlıklı (AB tarafından 5 milyon Euro'luk bir kaynakla mali olarak desteklenen) daha geniş bir projenin bir parçasıdır. Başlığından da anlaşılacağı üzere projenin genel amacı, Güney Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerindeki kadın örgütlerinin kapasitesinin geliştirilmesi ve bu bölgelerde yürütülecek bilinçlendirme çalışmaları yoluyla kadınların belediye, sosyal ve yargı hizmetlerine erişiminin arttırılması ve kolaylaştırılmasıdır.

• Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları sınır tanımayan konulardır. Bununla birlikte bu konuda Türkiye'de, bölgeler arasında bir takım farklılıkların bulunduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Bu bağlamda AB ve Türk makamları arasında ortak bir anlayış söz konusu olduğundan Türkiye, bugün burada bir araya gelmemize vesile olan bu projeyi teklif etti ve AB de bu yönde 5 milyon Euro'luk destek vermeyi kabul etti. Projemiz doğu, güney doğu ve doğu Karadeniz bölgelerine odaklanmaktadır. Hepinizin bildiği üzere bu üç bölge, Türkiye'nin gelişmişlik bağlamında en alt düzeyde seyreden bölgeleridir. Sosyo-ekonomik kalkınma göstergeleri açısından yaşadıkları dezavantajlı konumun yanı sıra bu bölgelerdeki kadınlar, aile içi şiddet, sosyal ve kültürel baskı ve hatta bazı durumlarda namus cinayetleriyle varan insan hakları ihlalleriyle de sıklıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. İşte bu nedenle kadının güçlendirilmesi bu kadar büyük bir önem taşımaktadır.

Neden kadın örgütlerine AB desteği?

• Bizler, Türkiye'deki kadınları sosyal ve siyasi yaşama daha fazla katılmaları yönünde teşvik etmek istiyoruz; çünkü bu, gerçek bir demokrasinin ön koşuludur ve bu itibarla konu Türkiye açısından da Avrupa Birliği'ne katılım öncesinde Kopenhag kriterlerinin karşılanması ve katılım sonrasında da bu kriterlere bağlı kalınması bakımından kilit rol oynamaktadır. Bu durum tüm coğrafyası ve nüfusuyla Türkiye'deki tüm kadınlar açısından aynı şekilde geçerlidir.

• Bugün müzakerelerle ilgili olarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. Yine de hiç kimse, bir katalizör olarak katılım sürecinin Türkiye'deki derin siyasi, ekonomik ve sosyal reformlar açısından getirdiği faydaları ve etkileri yadsımayacaktır. Bu sürecin gerekli kıldığı reformlar, Türkiye vatandaşlarına büyük faydalar sağlamıştır. Sivil toplum örgütleri de bu reformların savunucu ve koruyuculuğunu üstlenmeleri bakımından temel unsurlardan biri olmuşlardır.

• Hem AB'de hem de Türkiye'nin katılım sürecinde, toplumsal cinsiyet eşitliği gündeminin dile getirilmesinde kadın örgütlerinin seslerini her geçen gün daha fazla duyurmaya başladıklarının farkındayız. Avrupa Birliği toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama yönünde yürüttükleri çalışmalarda Türkiye'deki kadın örgütlerini desteklemektedir. Avrupa Birliği, İnsan Hakları Aracı ("EIHDR") olarak adlandırılan program da dâhil olmak üzere, sivil topluma yönelik neredeyse tüm programlarda, cinsiyet temelli şiddetle mücadeleden kadının ekonomik yaşama katılımının arttırılmasına kadar uzanan çabalarında, aralarında Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, AMARGI, Kadın Dayanışması Vakfı, Kadın Emeğini Destekleme Vakfı, KA-MER, Uçan Süpürge, Van Kadın Derneği'nin de yer aldığı dernek ve örgütleri desteklemiştir.

• Hepinizin bildiği gibi lobi çalışmaları üzerinde olumsuz etkileri olan örgütsel kapasite ve kaynak eksikliği sorunları, Türkiye'deki kadın örgütlerinin karşı karşıya bulundukları en temel sorunların başında gelmektedir. Bu durum özellikle yerel düzeyde faaliyet gösteren örgütler açısından geçerlidir. İşte bu nedenle 2005'ten bu yana, kadın örgütlerini hedef gruplar arasına alınmış olup bu örgütler, AB tarafından mali olarak desteklenen Sivil Toplumu Geliştirme Merkezi aracılığıyla savunuculuk, bağış toplama, iletişim ve ağ oluşturma konularında desteklenmiştir. Önümüzdeki dönemde yürütülecek AB projeleri de bu çabaları desteklemeye devam edecektir.

• AB, kadın ve toplumsal cinsiyet konularından sorumlu Türk kurumlarıyla birlikte Türkiye'de yürütülen diğer bir takım çalışmaları da desteklemiştir. Bu alanda Türkiye ile yürüttüğümüz işbirliği, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, İŞKUR, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi ilgili kurumlarda kapasite oluşturulması; aile içi şiddet kurbanlarına yönelik sekiz sığınma evinin inşasına fon sağlanması gibi geniş bir yelpazeye yayılmaktadır. Bununla birlikte kadına yönelik şiddetin ardındaki sebeplerin ve bu tür şiddetin doğurduğu sonuçların anlaşılabilmesini teminen ulusal çapta yürütülen bir araştırmayı da mali olarak destekledik. Yine çok kısa bir süre önce, Mart 2012'de, kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına dönük çabalarında kadın örgütlerinin desteklenmesi amacıyla 3 Milyon Euro'luk bir başka hibe programı da devreye sokulmuştur.

• İşte bugün bizleri bir araya getiren hibe programı bu itibarla, kadın örgütleriyle birlikte AB ve Türkiye tarafından geride bıraktığımız dönemde sarf edilen ortak çabaların bir devamı niteliğindedir. Bu projemiz ilgili bölgelerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına hizmet edecektir.

Neden toplumsal cinsiyet eşitliğine ihtiyaç duyulmaktadır?

• Kadınlara saygı gösterilmediği ve toplumun her sektöründe lider rolünde temsil edilmedikleri takdirde, gerçek demokrasinin hiçbir surette var olamayacağına inanmaktayız. Bu çerçevede, toplumsal cinsiyet eşitliği en önemli kriterler arasında yer almaya devam edecektir. Kadınların insan hakları ihlal edilmeye devam ettiği sürece bir ülkede demokratikleşmeden bahsedilemez.

• Kadın hakları AB genişleme sürecinde de en temel konulardan biridir: bu husus aday ülkede insan hakları ve demokratikleşme sürecinin ayrılmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Komisyon Türkiye’deki durumu izlemekte ve bu alandaki uygulamaları düzenli olarak rapor etmektedir. Her yılın Kasım ayında, Türkiye’nin AB’ye katılım yolunda kaydettiği ilerlemeye ilişkin yeni bir rapor yayınlanmaktadır. Rapor, Türkiye’nin son bir yıl içerisinde gerçekleştirdiği hem teknik hem de siyasi icraatları her açıdan değerlendirmekte, ayrıca daha fazla çabanın sarf edilmesine ihtiyaç duyulan alanları vurgulamaktadır.

• Kadın hakları konusuna gelince, bu hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliğini güvence altına alan hukuki çerçevenin iyileştirilerek büyük ölçüde hazırlandığını müşahede etmiş bulunuyoruz. Bununla birlikte, bu hukuki çerçevenin bir sosyal realiteye dönüştürülmesi için önemli ilave çabalara ihtiyaç duyulmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği istihdama, eğitime ve sağlık hizmetlerine erişimde ve siyasete katılımda kadın ve erkekler arasında görülen farklılığın azaltılabilmesi için daha fazla ilerleme kaydedilmesi gereken alanlardan birini oluşturmaktadır.

• Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu olarak bizler çalışmalarımızı katılım süreci çerçevesinde bu konuların izlenmesiyle sınırlamıyoruz. Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi için çeşitli kamu kurumlarıyla ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışıyoruz. Bu bağlamda, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadına yönelik şiddete ilişkin yeni bir yasanın TBMM’den geçmesini memnuniyetle karşıladığımızı ifade etmek isterim. Ayrıca, bakanlıkların yeniden düzenlenmesi sürecinde Sayın Fatma Şahin’in kadın haklarının savunulması konusunda sergilediği kararlılığı da hep birlikte izledik. Sayın Şahin’in yeni bakanlığının iddialı ve önemli hedeflerinin gerçekleştirilmesinde etkili olmasını umuyoruz.

• Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ana akımlaştırılması da aynı ölçüde önemlidir: ana akımlaştırma kavramı tüm karar, program ve prosedürlerde toplumsal cinsiyet boyutunun dikkate alınmasını ifade eder. Bu nedenle bugün burada bulunan katılımcıların kararlılıkları ve GAP İdaresi, Kalkınma Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, valilik ve yerel yönetimlerin çalışmalarını memnuniyetle karşılıyorum. Kadın örgütlerinin sizin yardımınıza, saygınıza ve ilginize ihtiyacı vardır ancak sizler aynı zamanda kadın veya erkek olsun çalışanlarınızın toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda farkındalık sahibi olmasını ve bu önemli kavramı her zaman akıllarında tutmalarını sağlamalısınız.

• Türkiye’de sivil toplumun, kadınların durumlarının iyileştirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi konusunda üstlenmesi gereken ve zaten üstlendiği rolün ne kadar önemli olduğunu özellikle vurgulamak isterim. Bu süreçte başta kadınlar ve kadın örgütleri kilit rol oynamalıdır ve bugüne kadar da büyük ölçüde bunu başarmışlardır. Türkiye’de kadın örgütleri her geçen gün katılım sürecinde biraz daha seslerini yükseltmekte AB’deki muhataplarıyla güçlü ilişkiler kurmaktadırlar. 80’i aşkın kadın örgütünden oluşan Avrupa Kadın Lobisi’nin Türkiye Ulusal Koordinasyon Platformu AB’ye katılım gündemini aktif şekilde takip etmektedir.

• Sözlerime son vermeden, AB’nin toplumsal cinsiyet ve kadın hakları alanına ve sivil toplumun gelişmesi ve karar aşamalarına daha fazla katılımına sürekli destek verdiğini yinelemek isterim. Bugün burada bulunmamız, özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği hedefine ve kadın haklarına bağlı olan herkese verdiğimiz desteğin sürekli olacağının bir göstergesidir. Bu alandaki çalışmalarımızın ve katılım sürecinin bir parçası olarak önümüzdeki yıllarda da bu konuları takip etmeye devam edeceğiz. Ayrıca bu alanda yeni projeleri de bekliyoruz.

• Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. Tüm hibe yararlanıcılarına başarılar diler ve desteklemekten gurur duyduğumuz çalışmalarının derin ve uzun soluklu bir etki yaratmasını umarım.