Yüksek Temsilci/Başkan Yardımcısı Federica Mogherini'nin 54. AB-Türkiye Ortaklık Konseyi Sonrası Düzenlenen Ortak Basın Toplantısı Demeci

 

Bruxelles, 15/03/2019 

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207777

Bugün (15 Mart 2019) ilişkilerimizin en üst seviyede ortaklaşa değerlendirildiği kuruluş olan AB-Türkiye Ortaklık Konseyi’nin 54. Toplantısını gerçekleştirdik. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na ve tüm ekibine son derece verimli ve samimi toplantı için teşekkür etmek isterim. ‘Samimi ve verimli’ yada ‘samimi ve yapıcı’ ifadelerinin sanki fikir ayrılıkları yaşanmış gibi bir izlenim yaratabileceğini biliyorum. Ancak durum böyle değildi, tabii ki %100 aynı düşünmediğimiz konular vardı, ancak gerçekten son derece verimli ve çok pozitif bir toplantı gerçekleştirdik. Bunun için size ve son aylarda bu toplantının hazırlıkları için yoğun bir biçimde çalışan ekiplerimize teşekkür etmek istiyorum. Neredeyse dört yıl sonra bu toplantıyı gerçekleştiriyor olmamız bile kendi içinde son derece önemli; bugün bu toplantıyı gerçekleştirmiş olmaktan dolayı memnunum.



Daha önce de belirttiğim gibi dürüst ve açık bir atmosferde, Avrupa Birliği- Türkiye ilişkilerini ele aldık, farklı konularda fikir teatisinde bulunduk. Bir aday ülke ve Avrupa Birliği için stratejik öneme sahip bir ortak olarak Türkiye ile ilişkilerimize atfettiğimiz önemi teyit ettik. Bugünkü toplantının gündemi karşılaştığımız önemli ortak sorunları yansıtmaktadır, zira aynı bölgede yaşıyoruz. Ortak fikirlere sahip olduğumuz konuları ve farklı görüşlere sahip olduğumuz konuları yapıcı bir şekilde tartıştık.



Avrupa Birliği tarafı olarak biz  önde gelen sivil toplum temsilcileri aleyhine düzenlenen iddianameler ve 18 Şubat’ta mahkum edilen gazetecilerin durumu da dahil olmak üzere Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve insan haklarına ilişkin ciddi endişelerimizi dile getirdik. Türk yargısının  uluslararası ve Avrupa standartlarına uyumu konusundaki kaygılarımızı ifade ettik.



Sisteme bağlı gecikmeler, tutukluluk ve yetersiz kanıtlar, ve ifade özgürlüğü ile toplantı özgürlüğü temel haklarını kullanan kişilerin cezai yargılama süreçlerine tabii tutulması Türkiye’de adli süreçlerde masumiyet karinesi ve adil yargılanma hakkı ilkelerine uygun davranıldığı konusunda şüphe uyandırmaktadır. Bu ilkeler, tutuklu yargılama uygulamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun bir biçimde düzenlenmesi gibi ortak Avrupa değerlerimizin temel taşlarıdır.



Bütün bunları ele aldık, Türkiye’de 2016 yılında gerçekleşen darbe girişiminin bıraktığı izlerin ve Türkiye’nin son derece ciddi güvenlik endişelerinin, aynı zamanda ülkenin karşılaştığı ve karşılaşmaya devam ettiği güvenlik tehditlerinin farkındayız,  Ancak aynı zamanda artık Olağanüstü Hal uygulamasının geride kaldığını biliyor ve bununla ilintili tüm tedbirlerin geçmişte kalması gerektiğini biliyoruz. Türk toplumunun artık normal hayata dönme arzusu içinde olduğunu görüyor ve bunun Türkiye vatandaşlarının çıkarına olduğuna inanıyoruz, bu aynı zamanda Türkiye’nin dostları ve ortakları olarak bizim son derece büyük önem atfettiğimiz ülkenin istikrarı ve ekonomik kalkınması için de önemlidir.



Bugünkü görüşmelerimiz çok mühimdi. Önümüzdeki günlerde gerilim ve fikir ayrılığı konusu olmaması gereken ve ‘işbirliği köprüsü’ oluşturabilecek  ve oluşturması gereken enerji konusu da dahil olmak üzere  kilit konular üzerinde daha yoğun temaslara devam edeceğiz.



Ortak çıkarlara sahip olduğumuz bir dizi dış politika konusu ile ilgili düzenli bir biçimde değerlendirme yapmamızı sağlayan AB-Türkiye kapsamlı ve düzenli siyasi diyaloğu mekanizması da son derece önemlidir. Benim için bu aşamada bu özellikle önemli, zira ortak bölgemiz için son derece çalkantılı bir dönem bu. 

Bu, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin dış politika ve bölgesel politikalar hakkında düzenli bir teatide bulunmasını gerekli kılmaktadır.



İşbirliğimizin mükemmel bir örneği dün burada Brüksel’de düzenlenen Suriye ve Bölgenin geleceğine ilişkin Üçüncü Brüksel Konferansı olmuştur- bu konferansa Türkiye hem hazırlık aşamasında hem de siyasi olarak katkıda bulunmuştur. Şunu da ifade etmek isterim bu Konferans rekor sayıda vaat sunulan bir konferans olmuştur, ki bu yüksek oranda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’nin de yararına olacaktır, bu konuda Avrupa Birliği-Türkiye işbirliği önemli olmuştur ve önemli olmaya devam edecektir. Dün gerçekleşen konferansta Türkiye’nin Suriyeli mültecilere koruma ve sağlık, eğitim, iş gücü piyasası, sosyal ve belediye hizmetleri gibi ulusal hizmetlere erişim sağlama konusundaki çabaları takdir edilmiştir. Konferans Türkiye’nin göstermekte olduğu muazzam çabayı desteklemek amacıyla uluslararası ve Avrupa ülkelerinin desteğinin seferber edilmesine yardımcı olmuştur.



Ancak şunu da ifade etmeliyim ki işbirliğimiz sadece Suriyeli mülteciler konusunda kilit öneme sahip değildir, aynı zamanda Suriye’deki krize siyasi çözüm konusunda da önemlidir. Bugün bu konuyla ilgili bakış açılarını da değerlendirdik, Türkiye ve Avrupa Birliği yıllar içinde Suriye krizine ilişkin gelişmeler konusunda sürekli fikir alışverişinde bulunmuştur ve önümüzdeki aylarda bunu sürdürmeye ve oradaki savaşı sona erdirmek için BM liderliğindeki siyasi süreci desteklemeye devam edeceğiz.



Ortaklık Konseyi’nde aynı zamanda Türkiye’nin maruz kaldığı tüm terörist faaliyetler ve saldırıları kınadık. Bu bağlamda Türkiye’nin terörizmle mücadelesine destek vermeye devam edeceğimizi taahhüt ettik. Bildiğiniz gibi, bize göre terörizmle mücadeleye ilişkin tüm adımlar demokrasi, insan hakları ve uluslararası hukuk temel ilkelerine tam saygı çerçevesinde atılmalıdır. Terörizmle mücadelede işbirliğimiz temeldir ve ortak endişelerimiz ve değerlerimiz üzerine kurulmuştur.



Son olarak iyi komşuluk ilişkilerine ilişkin pozisyonumuzu yineledik ve Mart 2018 tarihli Doğu Akdeniz ve Ege Denizine ilişkin Avrupa Birliği Konseyi Kararlarına atıfta bulunarak Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Alanında planlanan arama faaliyetlerine ilişkin son zamanlarda Türkiye’nin açıklamalarıyla ilgili olarak Avrupa Birliği’nin Kıbrıs ile dayanışma içinde olduğunun altını çizdik.



Gelecekte atılabilecek adımlara ilişkin olarak, Kıbrıs konusunda BM himayesindeki görüşmelerin yeniden başlatılması konusunda Avrupa Birliği’nin tam desteğini ve hazır olduğunu tekrar belirterek bu görüşmelere BM’nin başlamaya hazır olunduğunu ifade ettiği anda eşlik etmek ve destek vermeye hazır olduğumuzu bildirdik.



Sonuç olarak bu ne ilk ne de sondu ancak önemli ve yararlı bir toplantı oldu. Farklı seviyelerde sürdürülecek temasları da sabırsızlıkla bekliyoruz.



Sözlerime son vermeden önce toplantımızla ilgili olmayan ancak sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun da aynı endişe ve üzüntüleri paylaşacağını düşündüğüm Yeni Zelanda’da iki camiye düzenlenen saldırılarla ilgili bir şey söylemek isterim. Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern ile temasa geçtim; coğrafi olarak uzak bir ülke, belki de dünyada coğrafi olarak daha uzak bir ülke bulamayabiliriz. Ancak birçok farklı sebepten, her şeyden önemlisi kültürel ve paylaşılan değerler açısından bize çok yakın bir ülke, Başbakana başsağlığı dileklerimizi ilettim, ve bu ülkenin yetkili mercilerinin ve halkının özellikle bu zor zamanlarında yanlarında olduğumuzu, nefretin toplumlarımızda daha fazla yayılmasını önlemek amacıyla işbirliğimizin daha da güçlenmesi gerektiğini bildirdim.



Maalesef bu üzücü konuyla ilgili, ve hepimiz adına konuştuğumu biliyorum, bu günlerde sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na göstermiş olduğu işbirliğinden dolayı teşekkür ediyorum.

Video linki: https://ec.europa.eu/avservices/video/player.cfm?ref=I169533



Soru Cevap



S: Dört yıl sonra AB ve Türkiye’nin en azından kurumsal ilişkilerine tekrar başladıklarını söyleyebilir miyiz- AB derken Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog, AB-Türkiye Ortaklık Konseyi, Komiteleri kastediyorum...

Bu aşamadan sonra nasıl ilerlenecek? Sadece diyalog olarak değil de Türkiye AB ilişkilerinde başarılar açısından somut olarak ne bekleyebiliriz?




Öncelikle evet, bugünkü toplantı önemliydi çünkü sizin ve herkesin söylediği gibi dört yıl sonra ilk toplantıydı ve ilişkimizdeki tüm işbirliği alanlarının değerlendirildiği en üst kurumsal yapıdır. Bunun düzenli bir şekilde devam etmesini beklerim ancak bu tabii şu an görevde bulunan Komisyon Üyesi ve Yüksek Temsilci’nin seleflerinin takdirinde olacaktır. Ancak bunun düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesini bekliyorum.



Bununla beraber, benim için son derece önemli olan bir konunun altını çizmek isterim: bu yıllar boyunca Ortaklık Konseyi toplantısını gerçekleştirmemiş olmamıza rağmen sürekli diyalog kanallarımız açıktı ve işbirliğimiz devam etti. Farklı seviyelerde toplantıların gerçekleşmediği bir yıl hatta bir dönem hatırlamıyorum- tabii ki biz ikimiz farklı konularda sürekli temas halindeydik. Eksik olan işbirliğimizin kurumsal çerçevesinin en üst kurumsal yapısının toplantısıydı ve bunu tekrar başlatmaktan memnuniyet duyuyoruz.



Ancak diyalog, işbirliği ve işbirliğinin en kolay ve en zor alanlarında teatiler her zaman bugün gördüğünüz seviyede devam etti, bu farklı görüşlere sahip olduğumuz konularda açıklık, ve aynı fikirde olduğumuz alanlarda yakınlaşma ve işbirliği –aslında çok güçlü işbirliği- şeklinde devam etti. Bu diyalog ve bu işbirliği benim görev sürem boyunca hiç bir zaman kesintiye uğramadı. Aslında sadece bu kurumsal sürecin devamlılığı değil, gayri resmi temasların sıklığı da devam etmeli. Tabii ki kişisel olarak ümidim gelecekte farklı düşündüğümüz konular listesindeki maddelerin giderek azalması ve yakınlaşma ve işbirliği listesindeki konuların giderek artmasıdır. Ben bunun mümkün olduğunu düşünüyorum.



S: Avrupa Parlamentosu’ndaki Oylama ile ilgili: Oylama başlamadan önce Türkiye Raportörü Kati Piri (Avrupa Parlamentosu Milletvekili) bazı kişilerle görüştü, bunların bir kısmı Türkiye’de aranan kişiler. Bu kişiler açıkça PKK (Kürdistan İşçi Partisi) yanlısı ve PKK lideri Abdullah Öcalan resmi taşıyan t-shirtler giyiyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu kişileri karşılayanların birkaç milletvekili olması ve aynı zamanda PKK’nın terör örgütleri listesinden çıkarılmasını isteyen bir değişiklik istiyor olmaları ışığında sizce Avrupa Parlamentosu bu konuyu daha mı ciddiye almalı?



Bir kez daha hem burada Brüksel’de, hem de Strasbourg’da Avrupa Parlamentosu’nda ve Ankara’da defaten söylediğim bir şeyi yineleyeyim: PKK Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılmıştır ve halen böyle görülmektedir. Farklı bir kurum olan Avrupa Parlamentosu’nun çalışmaları veya Avrupa Parlamentosu’nda Milletvekili olan kişilerin faaliyetleri ile ilgili bana söz düşmez, zira biz erkler ayrılığına inanıyor ve buna mümkün olduğunca Avrupa seviyesinde de dahil olmak üzere saygı göstermeye çalışıyoruz. Ancak PKK’nın Avrupa Birliği’nin terör örgütleri listesinde bulunduğu ve Avrupa Birliği tarafından böyle değerlendirildiği açıktır. Bu üye devletler arasında tartışılacak bir mesele değildir ve ben Türk dostlarımıza bu konuda bunun her daim böyle olacağına dair güvence verdim. Terörle mücadele dahil olmak üzere biz her zaman, Avrupa Birliği’nde terörle mücadele ettiğimiz çerçeve dahilinde, her zaman insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygı çerçevesinde, işbirliğini güçlendirmeye hazırız.





S: Avrupa Birliği kurumları İslamofobi’yi bir ırkçılık ve ayrımcılık türü olarak tanımak ve mücadele etmek için adımlar atacak mı? Özellikle son yıllarda o kadar çok olay oldu ki. Üye Devletlere bu konuyla ilgili herhangi bir çağrıda bulunacak mısınız?



Aslında ben bunu çok fazla dış politika konusu olarak görmüyorum. Bu daha çok bir iç politika konusu. Mevlüt Çavuşoğlu’nun da ifade ettiği gibi: bu maalesef toplumlarımızın içinde ve dünyanın farklı bölgelerinde olması endişe verici- nefret söyleminin yükselişe geçmesi ve çeşitliliğin toplumlarımızda bir artı olarak görülmeyişi. Bu Müslümanlarla da ilgili olabilir, Yahudilerle de ilgili olabilir, LGBT kişilerle de ilgili olabilir, dünyanın farklı bölgelerinde Katolikler Hristiyanlara ilişkin de, her tür azınlığa ilişkin olabilir. Ben ortak bir sorumluluğumuz ve ortak bir görevimiz olduğunu düşünüyorum- toplumlarımızda çeşitliliğin sağlanması, korunması ve teşvik edilmesi, ve toplumlarımızda herhangi bir kişiye karşı hiç bir koşulda nefret söylemi yada nefret içeren filler gerçekleştirilmemesi ortak Avrupa Birliği yaklaşımıdır.



S: Türkiye’de insan haklarının korunması ve hukukun üstünlüğüne ilişkin AB’nin kırmızı çizgileri nelerdir?



Ben şahsen kırmızı çizgi ifadesini pek sevmiyorum- bunun için beni affedin. Bu süre içinde Avrupa Birliği’nin ve şahsen benim açıkça ifade ettiğim pozisyonlar mevcuttur ve bir diyalog içinde karşılıklı pozisyonların açık olması önemlidir. Bizim Türkiye’de insan hakları ve hukukun üstünlüğüne tam saygı gösterilmesi gerektiğine ilişkin pozisyonumuz son derece açıktır. Darbe girişiminden sonraki aylarda ve yıllarda Türkiye’nin karşılaştığı zorlukları ve tehditleri son derece net ve açık bir biçimde anladık. Biz her zaman Avrupa Konseyi ile birlikte verilen tepkinin insan hakları ve hukukun üstünlüğüne tam saygı çerçevesinde olması gerektiğinde ısrar ettik.  Ben şahsen – Mevlüt ile ilk kez kendisinin Başkanlık yaptığı dönemde Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde karşılaştık- bunun temellerinin Türkiye’nin adaylık statüsünden değil Avrupa Konseyi üyesi olmasından kaynaklandığını ve bu sebeple bu konuda Avrupa Konseyi kurumları ile diyaloğun derinleşmesinden kaynaklandığını ifade ettim, ve her zaman durumun iyileşmesi için üçlü bir mekanizma şekilde çalıştık.



‘Kırmızı çizgiler’ yerine özel olarak ve açıkça net pozisyonlarımızdan  ve ortak çalışmadan bahsetmeyi tercih ederim- ve bizim tarafımızda Türk mercileri ve Avrupa Konseyi gibi tüm ilgili kurumlarla durumu iyileştirmek için çabalamaya devam edeceğiz. Zira benim için sadece pozisyonları tanımlamak değil durumu somut bir biçimde daha iyi hale getirmeye çalışmak önemlidir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun şu aşamada yürürlükte olan reform sürecine ilişkin taahhüdünü net bir şekilde duydum. Bunun sonuçlarını görmeyi bekliyoruz. Basın toplantısını başındaki sözlerimde de ifade ettiğim gibi olağanüstü hal sürecinin artık geride kalmış olması durumun önümüzdeki aylarda düzeleceğine ilişkin ümit vermektedir.



Video linki: https://ec.europa.eu/avservices/video/player.cfm?ref=I169543

 

 

Maja KOCIJANCIC

Spokesperson for Foreign Affairs and Security Policy/European Neighbourhood Policy and Enlargement Negotiations

+32 (0)2 29 86570

+32 (0)498 984 425

Alceo SMERILLI

Press Officer for Neighbourhood Policy and Enlargement Negotiations

+32 (0)2 29 64887

+32 (0)460 769 536

 

Press conference Part 1 

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207776



Press conference Part 2

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207784



Press conference Part 3

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207835



Press conference Part 4

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207785



Press conference Part 5

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207836



Press conference Part 6

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207786

Press conference Part 7

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207838

Press conference Part 8

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207839

Press conference Part 9

https://tvnewsroom.consilium.europa.eu/embed/207837