Trakyalı Çiftçiler AB Desteğiyle İklime Dayanıklı Tarımın Öncüsü Oluyor

Trakya bölgesinin bereketli ovalarında ufka uzanan buğday, ayçiçeği ve kanola tarlaları arasında sessiz ama devrim niteliğinde bir dönüşüm filizleniyor. İklim değişikliği toprağı hızla yıpratır ve kırsal yaşamın belkemiğini tehdit ederken bilim insanları, kamu kurumları ve çiftçiler güçlerini birleştirdi. Silahları ise bilgi, hassasiyet ve ayaklarının altındaki mütevazı toprak.

Avrupa Birliği (AB) toprak bozunması ve iklim kriziyle mücadele için Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi ile Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli il tarım müdürlüklerine destek veriyor. Proje, İklim Değişikliğine Uyum Hibe Programı (CCAGP) kapsamında finanse ediliyor.
Projenin adı “İklimTrak” ya da resmî adıyla “TR21 Trakya Bölgesi’nde İklim Değişikliğine Uyum için Arazi Bozulmasının Dengelenmesi”.

European Union, 2025

Namık Kemal Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fatih Konukçu 

Projeye Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi’nden Prof. Dr. Fatih Konukçu liderlik ediyor. “Sadece tarımda işleri farklı şekilde yapmaktan bahsetmiyoruz” diyor Konukçu. “Toprak bozunmasının bizzat kendisini modelliyoruz, bunun nasıl gerçekleştiğini ve bunu nasıl tersine çevirebileceğimizi analiz ediyoruz. Hedefimiz iklime uyum; buna giden yol ise toprak sağlığını iyileştirmekten geçiyor.”

Toprak koruma bilimi

Toprak bozunması, Konukçu’nun ifadesiyle çölleşme, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik açıdan gerilemesi anlamına geliyor. Nedenler bilindik: yoğun tarım, erozyon, pestisit ve gübre kullanımı ile tarım arazilerinin sanayi alanlarına dönüştürülmesi gibi arazi kullanım değişiklikleri. İklim değişikliğiyle artan kuraklıklar ve aşırı hava olaylarıysa tabloyu daha da ağırlaştırarak ekolojik çöküşe neden oluyor.

 

European Union, 2025

Dr. Bahadır Altürk ve Dr. Buse Önler toprak örnekleri topluyor

Tarımın, ekonominin omurgası olduğu Trakya’da durum giderek ciddileşiyor. Projede veri toplama ve işleme koordinatörü olarak görev yapan Dr. Bahadır Altürk, “Son on yıllarda toprağın en verimli tabakası olan üst topraktaki organik maddelerin düzenli biçimde azaldığını görüyoruz” diyor ve ekliyor: “Bu tabaka yok olursa geri getirmek mümkün değil. Yağış kaynaklı erozyon yüzünden de süreç hızlanıyor.”

Projenin toprak analisti Dr. Buse Önler ekibin, ‘V’ şeklinde çukurlar açarak üst toprak örnekleri topladığını, bu örneklerin organik madde ve pH düzeylerini titizlikle inceleyerek arazi haritalaması yaptığını söylüyor. Ayrıca proje kapsamında laboratuvar verileri, uydu görüntüleri ve sosyoekonomik bilgiler birleştirilerek karar destek mekanizması sağlayan web tabanlı bir Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) de oluşturuluyor.

Bu yalnızca akademik bir çalışma değil. Çiftçiler ve karar vericiler web sitesinde kendi parsellerini işaretleyebiliyor ve bu arazilerinin bozunma risk puanlarını görebiliyor. Ardından örtü bitkisi ekimi, azaltılmış toprak işleme ya da topraktaki organik maddenin artırılması gibi kendilerine özel önerileri seçip, beklenen iyileşmeyi anında görüntüleyebiliyorlar.

“Tarım için iklime dayanıklı bir yol haritası çıkardık. En önemlisi de bunu çiftçiler adına değil, çiftçilerle birlikte yapıyoruz” diyor Prof. Dr. Konukçu.

Eski ustalar, yeni fikirler

Bu çiftçilerden biri, Tekirdağ’ın Yağcı köyünden 50 yılı aşkın tarım deneyimine sahip İmdat Güngör. Yalnızca yeni teknikleri benimsemiyor Güngör, yerel “Öncü Çiftçiler” grubunun lideri olarak onları savunuyor da.

“Proje bana doğrudan ekimin değerini öğretti” diye konuşuyor. Toprağı sürmeden ekim yapmayı ifade eden bu koruyucu tarım yönteminin “daha az erozyon, daha fazla nem tutma ve daha düşük yakıt maliyeti” anlamına geldiğini söylüyor. Bu her açıdan kazanç demek.

European Union, 2025

Çiftçi İmdat Güngör

Yağcı köyünde doğrudan ekim yapılan araziler bin dekarı aşmış. Güngör, “Eskiden toprağı sürmek için mazot yakardık. Şimdi ise doğrudan ekim sayesinde dekar başına 300–400 lira tasarruf ediyoruz ve bu sayede zarar etmemiş, kar etmiş oluyoruz” diyor.

Ancak Güngör zorlukların farkında: “Buradaki çiftçilerin çoğu 60 yaşın üzerinde. Babalarından öğrendikleri yöntemleri bırakmak istemiyorlar; önce sonuç görmek istiyorlar. Bu yüzden öğrendiğim her şeyi onlarla paylaşıyorum, çünkü başka çiftçiler peşimizden gelmezse bu proje başarıya ulaşamaz.”

İş birliği ağı

İklimTrak yalnızca üniversite merkezli bir deney değil; geniş bir ortaklık. Proje, Namık Kemal Üniversitesi’nin yanı sıra Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’daki il tarım müdürlüklerinin, önemli tarımsal araştırma enstitülerinin uzmanlığından yararlanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile AB de projeye destek veriyor.

European Union, 2025

Dr. Bahadir Altürk ve Prof. Dr. Fatih Konukçu

Prof. Dr. Konukçu şöyle konuşuyor: “Bugüne kadar 700’ü aşkın öncü çiftçi ve 150 teknik personeli eğittik. Onlar da kendi bölgelerinde başkalarını yetiştiriyor. Değişimi böyle ölçeklendiriyoruz; kişi kişi, parsel parsel.” 

Proje kapsamında 30 dakikalık bir eğitim videosu da hazırlandı; çiftçilere kapsamlı rehberler dağıtıldı ve “İklime Duyarlı Bitkisel Üretim” başlıklı 300 sayfalık akademik bir kitap yayımlandı. Tümü, bilginin bölgeler arası aktarımını güçlendiriyor.

Geleceğin tohumları

İklimTrak, bozunmayı belgelemekle yetinmiyor; geleceğe dayanıklılığı da inşa ediyor. Pilot tarlalarda buğdaydan sonra baklagil ekimine dayalı münavebe denemeleri yapılıyor. Buğday anızına doğrudan ekim, tarlanın kapalı ve nemli kalmasını sağlayarak erozyonu azaltıyor. Trakya’da çoğu yerde yüzde 1,5’in altında olan organik madde oranları, bilimsel ve yerel iş birliğiyle arttırılıyor.

Projeye göre iyi toprak hem iyi mahsul hem de iklim için iyi sonuçlar demek. Prof. Dr. Konukçu, toprak sağlığının iyileştirilmesinin karbonu tutarak emisyonları azalttığını, makine kaynaklı salımları düşürdüğünü ve biyoçeşitliliği desteklediğini vurguluyor. Ona göre “Her şey birbiriyle bağlantılı.”

AB desteği Trakya toprağına kök salıyor 

European Union, 2025

AB Türkiye Delegasyonu Başkan Vekili Jurgis Vilčinskas

AB Türkiye Delegasyonu Başkan Vekili Jurgis Vilčinskas, “İklimTrak gibi girişimler sayesinde bilimin, geleneğin ve yeniliğin sahadan başlayarak dayanıklılık inşa etmek üzere nasıl buluştuğunu görüyoruz. Bu proje Trakya’da sürdürülebilir tarımı desteklemekle kalmıyor; yerel toplulukları iklim eyleminin öznesi hâline getiriyor. AB, Türkiye’nin çiftçilerinin, bilim insanlarının ve kurumlarının yanında olmaktan gurur duyuyor” diyor.

Elbette zorluklar bitmiş değil. Sanayinin genişlemesi tarım arazilerini sıkıştırıyor. Geleneksel alışkanlıkları değiştirmek zaman alıyor. İklimdeki dalgalanmalar her ekim sezonunu belirsiz kılıyor. Ancak Yağcı köyünde olduğu gibi pekçok yerde değişimin temelleri çoktan atılmış durumda.

AB-Türkiye iş birliğine ilişkin hikayeler